Hemen hergün birilerinden stres sözcüğünü duyuyorum. Ancak o kadar çok yer ve durumda kullanılıyor ki, artık stres kavramı benim için anlamını yitirmeye başlıyor.
Stresi hekimlerin bazı belirtilerle tanımladıklarını biliyoruz ve gazete köşelerinde türlü türlü önerileri de okuyoruz. Ancak stres derken, gerçekten neyi kasdediyoruz? Çünkü stres kavramının içini açıp bakınca çoğunlukla karşımıza sevmediğimiz, “negatif” diyebileceğimiz, duygular karşımıza çıkıyor. Korku, öfke, endişe, hayal kırıklığı ya da üzüntü gibi. Bu duyguların bir ya da birkaçına birden “stres” dediğimizde, üzerinde çalışamayacağımız, tam olarak belirli olmayan bir durum yaratmış oluyoruz. O nedenle “bu günlerde çok stresliyim” cümlesini kullandığınızda, durup kendinize “ne hissediyorum” diye sormanızı öneriyorum. Çünkü eğer az evvel saydığım ya da daha faklı bir duygudan bahsediyorsanız, neyle karşı karşıya olduğunuzu bilme ve bununla baş edebilme fırsatınız olacaktır.
Şimdi sizlerle bazı düşünce insanlarının “varlık” la ilgili yaptıkları çalışmalardan ve psikoloji alanında elde edilen, pratik sonuçlardan bahsetmek istiyorum. Herhangi bir “şey” ya da “olay” la karşılaştığımızda doğal olarak, beş duyumuzdan bir ya da birkaçını kullanıp onu gözlemliyoruz. Fiziksel bir engelimiz de yoksa bunun için hiçbir şey yapmamıza gerek kalmıyor. Ancak gözlemimizin hemen ardından, “şey” ya da “olay” la ilgili neredeyse otomatik bir yorumda bulunuyoruz.
Yorumlarımız her zaman geçmiş tecrübelerimiz, kişisel ya da toplumsal standartlarımız, aldığımız eğitim ya da yaşadığımız kültürden gelmekte. Dolayısıyla şimdi yaşadığımız bir olayı, geçmişten getirdiğimiz birikimlerle değerlendiriyoruz. Bu da insan doğasının bir parçası. Ancak bu yapı, yeni fırsat ve çözümleri görmemizi engelleyebiliyor. Yaratıcılığımızı da baltalayabiliyor. Her yaptığımız yorum aslında netice olarak, kişisel bir “yargı” olarak ortaya çıkıyor.
Bu mekanizma, hemen hemen sürekli içinde yaşadığımız bir döngüyü de beraberinde getiriyor. Bir olayla (ya da sonuçla) karşılaştığımızda, düşüncelerimizi kullanarak derhal bunu yorumluyoruz ve eğer sonuç olarak vardığımız yargı bizce “kötü” bir şeyse; korku, öfke, üzüntü ya da benzeri bir duygu da hemen beraberinde geliyor. Hissettiğimiz şeyi sevmediğimiz için, yeniden düşüncelerimize başvurup, bu duygudan kurtulmaya çalışıyoruz. Kurtulma planı neticesinde yeni bir davranış sergiliyoruz ve işte yeni bir sonuç elde ediyoruz! Şimdi de bu sonucu gözlemleyip, yorumlayıp (yargılayıp) yeni bir şey hissediyoruz...
Bunu biliyor olmanın faydasına gelince. Yukarıdaki tükenmeyen döngüye baktığımız zaman iki yere müdahale edebileceğimizi görüyoruz. İlki, bir olayla karşılaştığımız zaman o olayı yorumlamak için kullandığımız düşüncelerimiz, ikinicisi ise istemediğimiz duygudan kurtulmak üzere başvurduğumuz plan ve davranışlarımız. Bu alanlarda sınırsız bir seçim alanımız var ve istediğimizi düşünebiliriz.
Sadece, farkında olmamız gereken birkaç şey var. Olaylar karşısındaki yorumlarımız daha önceden öğrendiğimiz ve sürekli tekrar ettiğimiz kalıplarımız mı, yoksa olan şeyi olduğu gibi kabullenip (teslim olmaktan farkı anlamda kullanıyorum) “şimdi” yaratacağımız yeni bir çözüm mü? Diğer bir konu da, istemediğimiz duygudan kurtulmak isterken, hislerimizin etkisi altında otomatik bir davranış mı? Yoksa duyguların insani bir gerçek olduğunu kabullenip, bizi istediğimiz sonuca götürecek, yeni ve yaratıcı bir davranış mı?
Stres kavramına bu pencereden baktığımızda, kendi seçimlerimiz neticesinde yarattığımız duyguların oluşturduğu yumak, gün be gün biraz daha çözülecek, yaratıcı, enerjik ve olumlu bir hayat yaşamaya başlayacağız diye düşünüyorum.
Bu konuda pratik olarak yapabileceğiniz bir çalışmada sunmak istiyorum. Çünkü yaşantımızın içine almadığımız ve kullanmadığımız bilgileri, entelektüel bir birikim olarak depoluyoruz ve gelişimimize doğrudan bir ilave yapamıyoruz.
Bir A4 kağıdı ya da defter sayfasını, dikey olarak dörde bölün. Birinci sütuna OLAY, ikinci sütuna DÜŞÜNCE, üçüncü sütuna DUYGU ve dördüncü sütuna da ALTERNATİF başlıklarını koyun. Her gün belirli bir saatte o gün yaşadığınız önemli olayları bu başlıklar altında not edin. Ne oldu ? Bu olay karşısında o anda ne düşündünüz? Ve netice olarak ne hissettiniz. Alternatif sütununa da, orijinal düşüncenizin yerine bu olay karşısında seçebileceğiniz farklı düşüncenin ne olabileceğini yazın. Bu çalışmayı her gün tekrarlarsanız bu konuda yapabilecekleriniz daha belirgin hale gelecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder