Perşembe, Aralık 21, 2006

Bugün Son gün !


Yine her zamanki gibi bir günün sonu. Bir sürü işle uğraşıp, bazen sevdiğin bazen sevmediğin kalabalık bir yapılmışlar ve yapılmamışlar listen kafanın içerisinde eve dönüyorsun. Her zamanki gibi ilk iş televizyonu açıp, yemeğini yemeye koyuluyorsun. Yemekten sonra, her zamanki kanepene uzanıp, akşam 20:00 haberlerini seyretmeye başlıyorsun. Yine her zamanki haberler. Şu kadar insan öldü, bu kadar para boş yere harcanmış, karısına kızıp evi yakmış, dolar artmış, faizler düşmüş falan falan falan......

Haberleri okuyan spikerin önüne bir kağıt konuyor. Her zamanki son dakika gelişmelerinden biri.

Aniden spikerin yüzü bembeyaz kesiliyor!? Zorlukla elinde tuttuğu kağıda bakakalmış ama bir şekilde de okumaya devam etmesi gerektiği bilinciyle kendini toplamaya çalışıyor. Görüntünün arka planında sakin duran bütün insanlar bir anda hareketlendi ve hepsi bir tarafa koşuşturmaya başladı. Ve spikerin titrek sesi haberin ilk satırlarını okumaya başladı. “Sayın seyirciler şu anda aldığımız bir habere göre, yarın saat 20:00 de güneşte meydana gelecek bir patlama sonucu, yer kürenin ısısı bir salisede 300 o C ye çıkacak ve bütün yaşam o anda bitecek” ve spikerin hıçkırık sesleri arasında ekran karardı.

Ne olduğunu anlamayıp, diğer kanallara bakıyorsun, hepsi karanlık....internet ? bütün sayfalarda tek sayfa aynı haber; “YARIN SAAT 20:00 DE DÜNYANIN ISISI 300 o C”. Telefonla arkadaşlarına ulaştığında da herkes aynı şeyi tekrarlıyor.

Saat şu anda 20:10 yani 23 saat 50 dakika sonra herşey bitecek. Kendine acıma hissiyle, salonun içerisinde, kah ayağa kalkıp, kah oturup buna bir anlam vermeye çalışıyorsun. İçinden bir ses diyor ki “ANLAMADIN MI HALA ? YARIN SAAT 20:00 DE HERŞEY BİTECEK.”

Bu nasıl olur? Herkes birden? Nasıl yani? Ama ben daha.....hayır hayır olamaz...
daha bugün....iyi de yazın ben ŞEY yapacaktım.....üstelik de babam.....evet ama....

Saat 20:15 yani 23 saat 45 dakika sonra herşey bitecek. Bütün bu olanların saçmalık olduğunu düşünürken içinden bir ses; “ANLAMADIN MI HALA ? YARIN SAAT 20:00 DE HERŞEY BİTECEK.”

Ve bir anda, hala kalan zamanın olduğuna göre, bu zaman dilimine sığdırabileceğin her şeyi tam ve istediğin gibi yapmaya karar veriyorsun. Eline bir kağıt kalem alıp neler yapacağını sıralamaya başlıyorsun.

- Babama telefon açacağım
- Annemle konuşup.......diyeceğim
- Çocuğuma (doğmamış bile olsa).....olduğunu söyleyeceğim
- Artık önemi kalmasa da işimle ilgili....yapacağım
- Vesaire...vesaire.....vesaire

Listenin yarısına geldiğinde, çok vakit harcamış olduğunun farkına varıyorsun, çünkü saat ertesi gün 19:00; yani sadece son bir saatin (60 dakika) kalmış durumda !

Tanrım bu çok az, ilave bir 24 saat daha olsa........da yapardım dediğin anda içinden bir ses; “ANLAMADIN MI HALA ? BUGÜN SAAT 20:00 DE HERŞEY BİTECEK” diye haykırıyor.

Ve televizyonda, haberlerden sonra oynamaya başlayan dizinin başrol oyuncusunun karşısındaki adama “ANLAMADIN MI HALA ? BUGÜN SAAT 20:00 DE HERŞEY BİTECEK” sözleriyle bir anda uykundan sıçrayarak uyanıyorsun.

Evet hala salonunda ve kanepenin üzerindesin. Hemen arkadaşlarını arayıp haberlerde önemli bir şey olup olmadığını soruyorsun. Haberler her zamanki gibi. Şu kadar insan öldü, bu kadar para boş yere harcanmış, karısına kızıp evi yakmış, dolar artmış, faizler düşmüş falan falan falan.

Derin bir oooohhhh çekiyorsun.....

Ben de bunu soruyorum... Bu çektiğin “ohh” ; hepsinin sadece bir rüya olmasından dolayı duyduğun rahatlama mı ? Yoksa hala sınırını bilmediğin kadar zamanın olduğunu idrak etmiş olmandan mı?

İkisi arasında ise çok büyük bir fark var. Eğer hepsinin rüya olmasından dolayı rahatlayıp “ohh” çekiyorsan ve bugün yaptığın her şeyi aynen devam ettireceksen, gerçekten hala rüyadasın demektir.

Ama çektiğin “ohh” hala sınırını bilmediğin kadar vaktin olduğundansa ve yaşadığın tüm anlarda, yaptığın her şeyi tam ve istediğin gibi yapacak olmanın özgürlüğündense; “günaydın”, “dünyaya hoş geldin”, “hayata hoş geldin”, “kendine hoş geldin”. Demek ki bundan sonra her an ve hem de an be an “ölmeyi” ya da “yaşamayı” seçtiğinin farkında olacaksın demektir.

4 yorum:

Ali Karakuş dedi ki...

Ne güzel yazmışsın be Serdar'ım; hem dokunaklı hem sarsıcı.

Seneca'nın dediği gibi aslında yaşamayı değil ölmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Ya da aynı kabusu tekrar tekrar yaşayan beni öldürüp gerçeğin sınırsızlığını yaşayan beni doğurmayı.

Yeni yazılarını heyecanla bekliyorum. Hatta içimden bloglar arası atışmak bile geçti şimdi:)

Sevgiler..

Adsız dedi ki...

Yapma ya... Bari bu gece 20:00'de olmasaydi. Yarin sabah çok önemli bir toplantim vardi. Valla hayat memat meselesi bir toplanti..:)

Adsız dedi ki...

serdar nasıl güzel yazmışsın yahu..gözlerim dolu dolu okudum..
kalemine sağlık..yüreğine sağlık..

filozof dedi ki...

Değerli Dostum Benim;
Sesini işitmek ayrı bir kavrayış benim için.Üzerinde gezindiğin düşüncelerin ötesinde çok güzel, huzur veren ,sakin sularda yüzer gibi gördüm seni..yazılarının devamını diliyorum..seni özledim dostum!