Perşembe, Mayıs 25, 2006

Mazeret Tetikçisi

Gündelik yaşantımızda iş yaparken ya da özel ilişkilerimizde, istemediğimiz bir sonuçla karşılaştığımızda, genellikle aklımıza ilk önce “neden” sorusu geliyor. Bu yazıda neden sorusunun bizi nerelere götürebileceği ve alternatifinin ne olduğuyla ilgileneceğim.

Hedeflediğimiz neticeleri alamadığımızda, neredeyse otomatik olarak hemen bunun nedenini anlamaya koyuluyoruz.

Lütfen bir an için günlük hayatınızı gözden geçirin. Bir çalışanımız ya da elemanımız istediğimiz bir işi istediğimiz zamanda tamamlayamadığında. ilk sorduğumuz soru çoğunlukla “neden yapılmadı?” Ya da belirli bir dönemde hedeflediğimiz bütçeyi gerçekleştiremediysek, satıştan sorumlu kişilere sorduğumuz soru genellikle “neden hedeflere ulaşamadık?” Fiziksel bilimlerde geçerli olan nedensellik prensibinin her yerde geçerli olduğu varsayımıyla hareket ediyoruz.

Duruma bir büyüteçle bakalım. Neden diye sorduğumuzda aldığımız cevaplar hep geçmişle ilgili, üstelik de çoğunlukla mazeret içeren ifadeler oluyor. Eğer neden sorusunu çok sık kullanan bir yönetici ya da iş sahibiysek, bizimle çalışan insanlar artık sonuca ulaşamadıklarında “neden?” diye soracağımızı bildiklerinden, zihinleri derhal açıklama aramak üzere çalışmaya başlıyor ve de mutlaka en az bir tane buluyorlar.

Karşımızdaki kişi nedenleri sıraladıktan sonra, bize bunların mantıklı olup olmadığı konusunda kafa yormak kalıyor. Oysa gerçekte sonuç değişmiyor. Sadece, eğer söylenen nedenleri mantıklı bulursak “geçerli bir mazeret” mantıksız bulursak da “geçersiz bir mazeret” sahibi olmuş oluyoruz. Aslında hepimiz çok iyi biliyoruz ki, yüz birim satış hedeflemişsek ve yetmiş birimde kalmışsak, duyacağımız hiçbir neden, açıkta kalan otuz birimin yerine geçmeyecek. Ya da bize harcadığımız on günü kazandırmayacak.

Neden sorusuna karşılık alınan cevaplar, hep geçmişle ilgili olacağından, organizasyonların giderek geçmiş odaklı olmalarını körüklüyor. Çalışanların sonuçlanmayan işler için neden arayarak, sizlerin de bu nedenleri mantık süzgecinden geçirip ayıklamaya çalışarak kaybedilen zamanı gözünüzün önüne getirdiğinizde gerçekten boşa harcanmış büyük bir potansiyelle karşılaşabilirsiniz.

Sonuç olarak, mazeret yerine çözüm odaklı bir organizasyona doğru harekete geçmek, geçmiş ve yapılamamış işlerle uğraşmak yerine, geleceğe odaklanmış bir ekip için, belki de sorulması gereken soru “neden” değil, “ne yapacaksın?” olabilir. Bu aynı zamanda kendi davranışlarımız için de geçerli. Neden böyle yapıyorum ya da neden şöyle yapamıyorum yerine, “ne yapmalıyım” sorusu önümüze, daha fazla olasılık açan, çözüme yönelik bir soru olabilir. İnsanlar sonuçlandıramadıkları işler karşısında “ne yapacaksın” sorusuyla karşılaşmaya devam ettikleri sürece, geçmişe odaklanıp mazeret arayacaklarına, geleceğe yönelip çözüm arayışına gireceklerdir.

Tabii ki bu bakış açısıyla, geçmişte alınan sonuçların değerlendirilmesini ve bunlardan dersler çıkarılmasını dışlamıyorum. Sadece, neden sorusunun bilinçli kullanılmasını vurgulamak ve arka planda beliren, “gerçekten nedenini mi öğrenmek istiyorum” sorusuna dikkat çekmek istiyorum.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

serdarcim yazini paylastigin icin tesekkurler. bir yorumum olacak olacak, genelde neden sormadan hemen cozume gidildiginde bircok kez ayni hatalarla ya da yapilmamisliklarla defalarca karsilastigimizi gozlemliyorum, yani belki bir kez de olsa nedeni bulmak ayni hatayi tekrar etmekten bizi korur ne dersin?

Adsız dedi ki...

Very pretty design! Keep up the good work. Thanks.
»