Cumartesi, Kasım 29, 2008

Mecbur değilsin


Sürekli iki inancın arasında kendine eziyet ediyorsun.
Yaptıklarına bakıp kendini “birşey” ilan ediyorsun. Sonra ilan ettiğin şeye göre yaptıklarını ve yapacaklarını belirliyorsun. Sonra da bu yaptıklarına bakıp, kendini ilan ettiğin şeyin gerçek olduğunu sanıyorsun. En sonunda da kendine “ben buyum” deme gafletini gösteriyorsun. İşte bunların toplamına da hayatım diyorsun. Sahiden mi be!
Gerçekten zayıf olmakla güçlü olmak, ya da değerli olmakla değersiz olmak arasına sıkışmak durumunda mısın? Ya olumlu ya da olumsuz mu olman gerekiyor?
İkisi de alt tarafı düşünce. Sadece düşünce. Hepi topu yaptığına bakıp, ya da birinin sana dediğini dinleyip, edindiğin basit bir fikir. Bu iki fikrin arasında ne var? Orada kimsin?
Kendini kendi fikrine hapsedip, sandığın hayatı yaşamaktan daha fazlasını hakediyorsun. Sadece öyle olduğun için öyle. Birşey yapmana gerek olmadan. Sadece azizliğini umutmuşsun.

4 yorum:

Bilge AŞAN dedi ki...

Bence düşünce deyip geçmemek lazım. Düşünceler değil midir hayatımızı yöneten kavramlar? Ancak insan " geçmiş yok, gelecek yok, sadece şu an var " dediği zaman anlamaya başlıyor hayatının anlamını. Ve bu şekilde ulaşabiliyor hayatın tadına. Bu da zaman, emek ve kendine dönüşle gerçekleşiyor.
Çok çalışmak lazım çoook...
Sevgiyle kal.

Ali Karakuş dedi ki...

Çok sevdim ama "Aziz" bu yazının başlığı olsaydı sanırım daha çok severdim:)

İnsan mecbur olmasa da mecbur olduğunu düşünmeyi "seçebiliyor". Dediğin gibi kendisini, mecburiyet dahil her türlü fikre hapsedebiliyor insan - ve işin komiği, hapishanesinin anahtarını da sıkı sıkıya yine kendi elinde tutuyor.

bilge dedi ki...

aile terapisi için yazışmak çok kolay yanlızca maill yazıcaksınız
olga.bot@hotmail.com

bilge dedi ki...

aile terapisi için yazışmak çok kolay yanlızca maill yazıcaksınız
olga.bot@hotmail.com